Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) 04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
TBK’nın 117 ila 126. Maddeleri arasında genel olarak borçlu temerrüdünün şartları, hükümleri ve sonuçları düzenlenmiştir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun temerrüdünün sonuçları ise TBK’nın 123 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, bu tip sözleşmelere ilişkin bir borçlu temerrüdü durumunda alacaklının bir takım seçimlik hakları mevcuttur.
Aşağıda alacaklının bu seçimlik haklarını kullanma şartları ile birlikte müspet ve menfi zarar kavramları açıklanmakta, bu zarar kalemlerine ilişkin olarak örnekler verilmek suretiyle bunların uygulamadaki yeri gösterilmektedir.
Karşılıklı Borç Yükleyen Sözleşmelerde Borçlu Temerrüdünün Sonuçları
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun temerrüde düşmesi halinde doğan sonuçlar TBK’nın 125. ve 126. Maddelerinde düzenlenmektedir.
Buna göre, borçlu temerrüde düşerse alacaklının seçimlik hakları söz konusu olmaktadır. Bu seçimlik haklar şunlardır:
- İlk olarak, alacaklı borcun aynen ifası ile birlikte gecikme tazminatı talep edebilir. Bu seçimlik hak, her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelere özgü değildir, borçlu temerrüdünün genel bir sonucudur.
- Alacaklının diğer bir seçimlik hakkı, borcun ifasından vazgeçerek uğramış olduğu müspet zararın tazminini istemektir.
- Son olarak alacaklı sözleşmeden dönerek uğramış olduğu menfi zararın tazminini talep edebilir.
Borcun aynen ifası ve gecikme tazminatı talep etmek dışındaki diğer iki seçimlik hakların kullanılması için, TBK m. 124’te sayılan istisnalar hariç, borçluya son bir ifa şansı tanımak amacıyla uygun bir süre verilmeli veya hâkimden bu yönde bir talepte bulunulmalıdır. Bunun yanında, gecikme tazminatına ya da müspet veya menfi zararların tazminine hükmedilebilmesi için borçlunun kusuru aranır. İfadan vazgeçerek müspet zararın tazmininin istenmesi veya sözleşmenin feshedilerek menfi zararın tazmininin talep edilmesi durumlarında ise bu durum verilen süre biter bitmez borçluya derhal bildirilmelidir.
TBK m.126’da ise sürekli edimli sözleşmelerde temerrüdün sonuçları düzenlenmiştir. Buna göre, ifasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilmektedir.
Aynen İfa ve Gecikme Tazminatı
Yukarıda da belirtildiği üzere borcun aynen ifasını ve gecikme tazminatı talep hakkı borçlu temerrüdünün genel sonuçlarındandır. Bu nedenle, alacaklı, temerrüde düşen borçludan her zaman borcun aynen ifasını ve gecikmeden doğan zararın tazminini talep edebilir.
Talebe konu gecikme tazminatı ise TBK m.118’de düzenlenmiştir. Söz konusu maddede, temerrüde düşen borçlunun, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtilmektedir. Mütemerrit borçlunun kusurlu olduğunun karine olarak kabul edildiği söylenebilir.
İfadan Vazgeçerek Müspet Zararın Tazminini Talep Etme
TBK m.125’e göre alacaklı, borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir.
Bu seçimlik hakkın kullanılması durumunda sözleşme ayakta kalmaktadır. Bu nedenle alacaklının kendi edimini yerine getirme borcunun devam ettiği kabul edilmektedir.
Borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şartı, maruz kalınan müspet zararın tazmininde de gereklidir. Yukarıda bahsedilen kusur karinesi burada da söz konusu olmaktadır.
Ayrıca alacaklı, bu seçimlik hakkı kullanacaksa borçluyu bu durumdan hemen haberdar etmelidir. Alacaklı verilen sürenin sonunda derhal bildirimde bulunmazsa seçimlik hakkını yitirir ve aynen ifa ile gecikme tazminatı talep etmek durumunda kalır.
Sözleşmeden Dönerek Menfi Zararın Tazminini Talep Etme
Borcun verilen mehil içinde ifa edilmemesi halinde alacaklı borçluya süre sonunda derhal bildirim yapmak şartıyla sözleşmeden dönebilir ve menfi zararının tazminini isteyebilir.
Sözleşmeden dönme geriye etkili olduğu için taraflardan biri daha önce kendi borcunu ifa etmişse bunun iadesi gerekir. İadenin sebepsiz zenginleşme kurumuna mı yoksa sözleşmeye aykırılık kurumuna mı dayandığı tartışmalı olmakla birlikte, Yargıtay ilkinden yana görüş benimsemiştir.
Sözleşmeden dönme hakkının kullanılabilmesi için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması gerekmez. Buna karşın, yukarıda bahsedilen diğer tazminat türlerinde olduğu gibi, menfi zararların tazmininde de borçlunun kusuru aranmakta, ancak kusurun varlığı karine olarak kabul edilmektedir.
Müspet Zarar ile Menfi Zarar Ayrımı
Temerrüde düşen borçlunun borcu aynen ifasını kabul etmek istemeyen alacaklı, yukarıda bahsedilen şartlara uymak kaydıyla, ya ifadan vazgeçmek suretiyle müspet zararın tazminini talep edecek ya da sözleşmeyi feshederek uğradığı menfi zararların tazminini isteyecektir.
Müspet (olumlu) zarar, borçlunun sözleşmeden kaynaklanan borcunu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle alacaklının uğradığı zarardır. Alacaklının mal varlığının borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle bulunduğu durum ile sözleşmede üzerinde anlaşılan şekilde ve sürede ifa edilmiş olması durumunda alacağı durum arasındaki fark bu zararı oluşturur. Bu nedenle, müspet zararın tazmininde korunan hukuki yarar alacaklının borcun ifasına olan menfaatidir.
Mahrum kalınan karın müspet zarar kalemlerinden biri olduğu Yargıtay kararlarında sabittir. Bununla kastedilen, genellikle alacaklının aynı mal veya hizmeti başka bir kaynaktan temin etmesi nedeniyle uğradığı kazanç kaybıdır. Ayrıca, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmediği için alacaklının noterden ihtar çekme, mehil verme ve benzeri nedenlerle yaptığı masraflar ile alacaklının ifa edilmeyen sözleşmeyi ikame etmek üzere başka bir sözleşme kurmak amacıyla yaptığı masraflar da bu kalemlere dâhildir.
Menfi zarar ise alacaklının sözleşmenin geçerliliğine güvenerek yaptığı masraflara ilişkindir. Alacaklının mal varlığının söz konusu sözleşme ilişkisine hiç girmeselerdi alacağı değer ile geçersiz kılınan bu sözleşme ilişkisi sonrasında aldığı değer farkı menfi zararı oluşturur. Menfi zararın tazmininde korunan hukuki yarar alacaklının sözleşmenin geçerliliğine ilişkin güvenidir.
Menfi zarar kalemlerine sözleşme ilişkisinin tesisine ilişkin her türlü masraf (harçlar ve damga vergisi ödemeleri, yol giderleri, noter masrafları gibi), geçersiz kılınan sözleşmesel ilişki kapsamında yerine getirilen edimlerin iadesinden kaynaklanan masraflar, dava masrafları gibi masraflar dâhildir. Doktrinde ayrıca, söz konusu sözleşmenin geçerli olduğuna güvenildiği için daha uygun sözleşme fırsatlarının kaçırılmasından kaynaklanan kayıplar da müspet zarar olarak görülmektedir.
Sonuç
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre, her iki tarafa da borç yüklenen akitlerde borçlunun temerrüde düşmesi durumunda alacaklının seçimlik hakları söz konusu olmaktadır. Bu seçimlik haklar, temerrüdün genel bir sonucu olan borcun aynen ifasını ve gecikme tazminatı talep etmek, aynen ifadan vazgeçerek müspet zararın tazminini istemek ve sözleşmeden dönerek menfi zararın tazminini talep etmektir. Müspet zararın tazmini, borcun sözleşmeye uygun olarak ifasına dair alacaklının menfaatini korumayı hedef alırken, menfi zararın tazmini ise alacaklının sözleşmenin geçerliliğine olan güvenini korur.